Hangi kusurunu düzeltme fırsatı verdiler?
Son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana?
Birdenbire buraya kadar dediler.
Oysa bilseydin nasıl bakardın istasyonlara, pencereden görünen hiçbir ağacı, hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın.
Bütün sularda gölgeni seyrederdin...
Oğuz Atay-Tutunamayanlar

Friday 14 June 2013

Kos Adası ( Selanik Turunda 8. Gün )

Yapılan Yol 55 km
Önemli bir tırmanış yok :)

Ata'nın Selanik teki evine olan 2000 km lik turumun Yunanistan ayağı başlıyor.

Bodrum'da kalenin hemen yanında feribot için sıraya giriyorum.


Ülkeden çıkış pulu olarak 15 TL ödeyerek feribota biniyorum. Ayvalık'tan aldığım kamp bıçağımı kaptana teslim ediyorum.

Bisikletimi aşağıda uygun bir alana bıraktıktan sonra yolculuğun keyfini çıkarmak için üst kata çıkıyorum. Hava çok güzel. Yunanistan ayağında tur planımı feribotta yapıyorum. Daha önceden araştırdığıma göre her akşam saat 20:30 Atina ya feribot var. Akşama kadar Kos adasında gezip konaklama ücreti vermeden Atina feribotuna bineceğim. Yunanistan ile ilgili hiç bir yol planım yok. Telefonum internet bağlantısı kuruyor. Her akşam yatarken aşağı yukarı gideceği şehri telefonumdaki online haritadan belirleyeceğim ve sora sora yolu bulacağım.

Günlük planımdan önce güneşin durumuna göre devam veya tamam deyip bulduğum uygun yerde çadırımı atacağım. Bu şekilde planımı yapmış olmanın iç huzuruna eriyorum :)


 


 

 


Kos adasına varır varmaz bizi pasaport kontrolüne alıyorlar. Biçimsiz bir güvenlik görevlisi var. Küçük dağları ben yarattım havasında. İnsanları burada ab ülkesi vatandaşları ve diğerleri olarak iki ayrı sıraya alıyorlar. Güvenlik görevlisi beni yanlış sıraya almaya çalışıyor. Sanıyorum bisikletli bir Türk vatandaşı görmemiş. Hemen kırmızı pasaportumu çıkararak Türk'üm ben Türk diyorum :)

Nazik davranışları değişiyor. Horoz gibi kabararak beni güvenlik bölümünden geçiriyor. Bisikletimde uyuşturucu taşıyıp taşımadığımı soruyor. İnanmamış olacak ki şişme matımı didik didik arıyor. Sonunda tehlikesiz olduğuma kanaat getiriyor ki geçişime izin veriyorlar.

Ada ilk andan itibaren gözüme harika bir yer olarak görünüyor. Limandan itibaren tüm adayı dolaşan bir bisiklet yolu var.





Biraz şehir merkezinde dolanayım derken Atina feribotu için bir acenta gözüme çarpıyor. İçeri giriyorum. Ama sadece Cumartesi günleri için feribot olmadığını öğreniyorum. Bunun üzerine Pazar günü akşamı için bilet almak zorunda kalıyorum. Camping alanı araştırıyorum ama öğrendiğime göre adada camping alanı yok. Aslında çok güvenli bir yer. Bugün gitsem bankta uyurum ama daha önceden bilmediğim bir yer olması itibarıyla adadaki en uygun oteli soruyorum.

Afendoulis'i tarif ediyorlar. Bu otelin geceliği kırk euro. Boş odaları var. Harika bir insan işletiyor. Bana çok yardımcı oluyorlar. Bir aile işletmesi. Kendi yaptıkları reçeller, kekler sürekli ikram halindeler. Turumun amacının Atatürk'ün evini ziyaret olduğunu söylemem üzerine Ata'nın çok büyük bir insan olduğunu bildiklerini söylüyorlar.

Alex elinde Kos adasının haritası ile yanıma geliyor. Tüm ada hakkında bana detaylı bilgi veriyor. Gezebileceğim yerleri haritada işaretleyip, mini turum hakkında km sine kadar beni bilgilendiriyor. Tüm Yunanistan yolculuğumda bana en sıcak davranan insanlar bu otelin işletmecisi ailedir.

Alex'in ailesi ile beraber  Zülfü Livaneli'nin Dalaras la yaptığı düeti dinliyoruz. Türkçe kısmına ben yunanca kısmına Alex'in ailesi eşlik ediyor.

 
 
 Alex ücret beklemeksizin eşyalarımı yıkamam için yardımcı oluyor. Bu güzel otelde insanlar çok samimi ve sıcaklar.
 
Kos adasına turistler bisiklete binmek ve yüzmek için geliyorlar. Tertemiz plajları ve çok güzel bisiklet yolları ile bu ada çok hoşuma gidiyor. Bir gün mutlaka tekrar ziyaret edeceğim.

 
 

 Adanın girişinde Bodrumda olduğu gibi bir kale var. meydanda bir küçük camii bulunuyor.
İlk gün adanın yarısını bisikletle dolaşıyorum. Koylar çok güzel deniz çok güzel. Kalabalık yok, gürültü yok. Tam kafa dinlemelik bir ada.
 






 





 
Antik kalıntılar ve antik tiyatro var. Katolik klişesinde ikinci dünya savaşı sırasında İtalyan bir komutanın Nazilerin zulmüne uğrayanlar için yas tuttuğunu belirten bir yazı var.
 
 
 

 
 
 Adada gezinirken bir vos görmek çok hoşuma gidiyor. Aslında satsalar hemen alınır durumdaydı gördüğüm tüm voslar. Müdahale edilememiş çürüme yok. Tam toplamalık :)

 
İkinci gün şehir içi turu yapıyorum. Görülecek yerleri tamamladıktan sonra akşam saati gelsin diye sağda solda dolanıyorum. En sonunda gidecek bir yer bulamadığım için banklarda uyuklamaya başlıyorum. Bir ara bu iki kedi yanıma gelip bana arkadaş oluyorlar.
 

 

 
 

Akşam saat 20:30 ettiğinde beni Atina'ya götürecek olan feribot limana yanaşıyor. Kos adasında mecburen bir gün kaybettiğim için Atina'da maalesef gezemeyeceğim. Feribot şimdiye kadar benim bindiğim en büyük feribot. Güneş battığında hareket etmeye başlıyor.

İki büyük pervanesiyle denizin üzerinde oluşturduğu dalgaları izlerken aklımdan geçen tek şey Atatürk'ün evinin kapısının önünde kendimi hayal etmek oluyordu...







 

 

 

 

No comments:

Post a Comment