Hangi kusurunu düzeltme fırsatı verdiler?
Son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana?
Birdenbire buraya kadar dediler.
Oysa bilseydin nasıl bakardın istasyonlara, pencereden görünen hiçbir ağacı, hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın.
Bütün sularda gölgeni seyrederdin...
Oğuz Atay-Tutunamayanlar

Tuesday 9 July 2013

Serez - Drama - Kavala ( Selanik Turunda 15. Gün )

Toplam Yapılan Yol 107
En yüksek Tırmanış 285
Toplam Tırmanış 1012
 
Serez'den Drama ya doğru yola koyuluyorum. Kahvaltı yine Papadapoulos kurabiyeleri. Drama köprüsü ile yolculuğumun son etabını bitirerek dönüş yolculuğuna başlayacağım. 
 

 
Serez'den Drama' ya olan yolculuğuma başladığımda yol üzerinde bir topluluk ilgimi çekiyor. Alana yaklaştığımda klasik otomobil derneğinin etkinliği ile karşılaşıyorum.


 
Yunanistan'da eski citroenler çok yaygın olarak kullanılıyor. Burada benim çekirge diye aklımda kalan bu model araçlardan çok var.


 
Favorim tabii ki vosvos. Aşağıda görünen bu aracın sahibi ile hemen bir vosvos muhabbeti başlıyor.





 
Çok vakit kaybetmeden Drama'ya doğru yola çıkıyorum. Yol üstünde köylüler kiraz satışı yapıyorlar. Yarım kilo kiraz alıyorum. Boynumdaki ipe asarak yol alıyorum. Bisiklet sürüşü yaparken meyve yemek için ideal bir yöntem.

 
Drama karşımda belirdiğinde Drama köprüsü şarkısını söyleyerek şehir merkezine doğru yol alıyorum

 
Şehre ilk girdiğimde hemen mola veriyorum. Drama köprüsünü sormaya başlıyorum. Ama bilen yok. İçime bir kuşku düşüyor. Kime sorsam bilmiyor.
 
En sonunda bir internet kafeye girerek araştırma yapmaya karar veriyorum. Internet kafe de çalışan Adreas ile birlikte internette köprünün yerini araştırıyoruz. Yunanca sitelerde böyle bir köprü yer almıyor. Türkçe sitelere göz atıyorum. Aşağıdaki internet sayfasında ne yazık ki Drama köprüsünün Drama da olmadığını öğreniyorum. Meğer bir köprüden ziyade bir su kemeriymiş. Ve Zanti yolundaymış. Benim rotama uymuyor. Oraya gitmek için yeterli vaktim de yok.
 
 
 

 

 
Karnım da oldukça acıkıyor. Tavuk yapan küçük bir restoran buluyorum. Restoran sahibi hikayemi merak ediyor. Yemeğim geldiğinde telefonumda Drama köprüsü şarkısını açınca restoran kendi müziğini kesiyor.

 


 
Drama da bir miktar hayal kırıklığı yaşıyorum. Ama yolun içinde sevinç hüzün bir arada. Zaten yolu güzel yapan da bu.



 

 
Yoğun rüzgar altında Kavala ya giderken sigara molası vermek için duruyorum. Ne yazık ki çakmağımı düşürmüşüm. Bu anı kutucukları aklıma geliyor. Kutuyu açıp sigaramı yakıyorum. Sanıyorum bir motosiklet kazasında yaşamını kaybetmiş bu arkadaşımızın mumu bitene kadar bekliyorum. Yeni mumu yakıp kendisine sigara için teşekkür ederek yola devam ediyorum.



 

Kavala'ya gidiş sert bir rampadan muhteşem bir iniş şeklinde geçiyor. Ardımda yaklaşık 1700 km bırakarak aslında dönüş yolculuğuna başlıyorum. Kavala ya indiğimde yolculuğun yavaş yavaş bitiyor olmasının buruk sevincini yaşıyorum.

 
Kavala kıyı şehri. Sahil şeridinde kafeler restoranlar var. Cemiyet burjuva. Su alırken bir Alman'la tanışıyoruz. Kendisinden kamp alanı bulunmadığını öğrenince çevre otelleri hakkında bilgi alıyorum.  60 Euro dan ucuz otel bulamayacağımı söylüyor. Benim için pahalı. Benim görüntüme uygun bir yer göremeyince biraz dinlenmek için bir banka oturuyorum.

O sırada bir siyahi arkadaşımız önümden geçiyor. Elinde iplik bilekliklerden var. Tamam diyorum ucuz oteli bulduk. Merhaba arkadaşım diyorum. Sohbet başlıyor. Bisikletle yaptığım turu duyunca siyahilere has üslubuyla sesini incelterek inanamadığını söylüyor. Çok güçlü olmalısın diyor. Türk'ler güçlüdür diyorum. Yunanistan'a Türkiye üzerinden kaçmış. Biliyorum Türkler güçlü ve cesurdur diyor. Neden Nijerya'yı bırakıp burada olduğunu sorduğumda zenginlerin orada yaşamasına izin vermediğini söylüyor. Bu sefer de zenginlere küfrediyoruz bu siyahi arkadaşımızla.

Tarif ettiği otele gidiyorum. Selanik teki gibi köhne bir otel. Ama içerisi düzgün. Yalnız işletmeci yaşlı Yunanlı teyze çok aksi ve agresif. Pazarlık yapmıyor. 35 Euro dan bir gece konaklıyorum.

Teyzenin aksiliği kafama o kadar çok takılıyor ki akşam uzo eşliğinde kafayı bulduktan sonra drama köprüsünü çalarak otele giriş yapıyorum. Sanki ben çıktığımdan beri hiç kımıldamamış.

 
O sırada drama köprüsünün adam öldürmeyi oyun mu sandın bölümü çalıyor. Kadına dönüp bu şarkıyı bilip bilmediğini soruyorum. Bilmediğini söyleyince Drama da bir Türk eşkıyasından bahsediyor burada da adam öldürmeyi oyun mu sandın diyor.. diyorum. Kadın korkup bir miktar irkilince gülerek odamın yolunu tutuyorum :)

No comments:

Post a Comment